Binlerce insan yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Kalanlar ise kendi tabirleriyle ölmek ile yaşamak arasında arafta kalmış hissediyor. Bunun en temel nedeni ise depremin üstünden yaklaşık bir yıl geçmesine karşın sorunların azalacağı yerde artması.
Antakya, Defne ve Samandağ’da yurttaşların tamamına yakını konteynerlerde yaşıyor. Bir kısmı çadırda, az bir kısmı ise az ya da orta hasarlı evlerde kalıyor. Bazı aileler sağlık sorunları ve soğuk hava nedeniyle riskli olsada binalara girmek zorunda kalıyor.
Sağlık sorunları soğuk havanın yanı sıra son aylarda daha da sıklaşan elektrik kesintileri nedeniyle artıyor.
“15 SAAT KESİNTİ”
Elektriğin olmaması demek, ısınamamak, yemek pişirememek demek. Kesinti süresinin uzaması aynı zamanda su kesintisi demek. Elektrik kesintisinin en yoğun yaşandığı yerlerin başında Maşuklu Mahallesi geliyor.
Kanser tedavisi gören depremzede Neslihan Erdem, üzerine bir battaniye aldıktan sonra gazetemize yaşadıklarını anlatıyor. Az hasarlı evinde kalan Erdem, “Depremden sonra her gün kesinti yaşanırken son zamanlarda daha da arttı. Önceleri 1-2 saatken şimdi 8-10-15 saat elektrik kesintisi yaşanıyor” diyor.
Çok üşüdüğünü söyleyen Erdem’in “Deprem bölgesinde yaşamak zaten eziyetken üstüne bunların yaşanması bizi çok üzüyor ve ne yapabiliriz bilmiyoruz. Lütfen bir çare bulun” derken ise sesi titriyor.
“ARTIK ÇOK BUNALDIK”
Bir başka depremzede Zeynep Korkunç ise “Sıkıntılarımızı sizinle paylaşmak istedim çünkü çok bunaldık” diyerek başlıyor söze. Hamile olan Korkunç, evleri yıkıldığı için Maşuklu Mahallesi’nde kirada yaşadıklarını söylüyor. Sürekli kesintiler yüzünden arıza kaydı oluşturduklarını ama bir sonuç alamadıklarını anlatan Korkunç, hem üzerindeki kat kat kıyafetleri hem evde montla gezen çocuğunu gösteriyor.
Kesintilerin sıklığından ötürü cihazlardan sesler geldiğini de belirten Zeynep Korkunç, şöyle devam ediyor:
“Yakında doğumum var. Bebeğimi nasıl bu soğuk ortama nasıl getireceğim bilmiyorum. Buz gibi hava nedeniyle ya kızım hasta ya ben hastayım ya annem ya da eşim. Sürekli sağlık ocağındayız. Bu şartlar altında nasıl yaşayacağız?”